27 Ocak 2009 Salı

KISACIK YAZI..

Masaüstünde fundayaz diye bir dosya var. Gözüme iliştikçe yazmam gerektiğini hatırlatıyor bana..
Uzun yazamayacağım ama sağlıkla ilgili bir sorunum kalmadığını, hızlı ve hareketli yaşamıma devam ettiğimi, resim, diksiyon, koro çalışmalarına ilaveten yine Anşoyad (açılımı Antalya Şair Ozan Yazar ve Ressamlar derneği imiş) bünyesinde haftanın cumartesileri dans dersleri verileceğini duyup dahil olmak istediğimi ama evde çabuk çabuk işimi yapayım derken ayağımın küçük parmağını bir yere çarptığımı, ertesi günü aksamamı fark eden dostlarımın ısrarıyla dr.a gidip çatladığını öğrendiğimi, alçı istemediğimi, ona uygun atel bulamayıp hazır tuvallerden çıkan küçük tahta parçacıklar ve bandaj marifetiyle kendi atelimi yaptığımı, olsun ben dansı tek ayakla sekerek de öğrenebilirim diye düşündüğümü, çıtır kızım ve özgür ruhlu kocamla birlikte Antalya’nın tadına vararak yaşadığımı yazayım..
Bir de geçenlerde sözünü ettiğim “toprak kap yapan çocuk” konulu suluboya resmi ekleyip gideyim olur mu arkadaşlar…
Sevgiler tüm okuyanlara…



20 Ocak 2009 Salı

Sanat Hayatım...

Arkadaşlar toz yuttum, kulis tozu..
Hemde çok tozluydu kulis, dolayısıyla yuttuğum toz da aşırı dozdaydı..
Artık beeen sahneye çıkmadan duramam.. ama gösteri sanatlarının hiçbir dalında yeteneğim yok ki. Bir yol bulmalıyım. Turne araştırmaları içindeyim şimdi..
Çok eğlendim.. çok neşeli güzel bir gece oldu bana göre ve hatta izleyenlere göre.
Size konserden ve öncesinden ve sonrasından bahsetmeliyim.
Koro çalışmaları ile sırtımdaki kitlenin tahmin ettiğimden /edilenden büyük olduğunun fark edilmesi (ameliyat sırasında) aynı zamana denk geldi.. daha önce sözünü ettiğim küçük yağ kitlesi küçük yağ kitlesi değilmiş aysberg gibi başka türlü bir kitleymiş. Doktor ve ben yanılmışız. Lokal anestezi ile alınmak üzere ameliyat masasına yattım. Sevgili kitlem şakacıymış, doktora şaka olsun diye saklanmış aşağı doğru büyümüş büyümüş kuzu böbreği kadar olmuş. Doktor zavallı almak için, ben zavallı vermek için 45 dakika çabaladık, sabrıma dayanıklılığıma hayretler ederek bana gaz verdiler 15 dikiş ve bir direnle çıktım ameliyathaneden.. tüm personel ve ben yorgun.. (pataloji sonucu Perşembe günü alınacak, ben hiç korkmuyorum) Doktorun odasına geçtik. Doktor düşünceli.. tavsiyelerde bulunurken “şimdi eve gidin bu kadar derine ineceğimizi bilmedik anestezinizde yetersizdi zaten, hayli ağrınız olacak” dedi. Ben a aa olamaz bu gün Çarşamba, koro çalışmamız var dedim. Dr. Ama ağrınız olacak, canınız yanacak dedi. Tek sakıncanın ağrıya tahammül zorluğu olduğunu öğrenince e evde daha mı az ağrıyacak hem sadece acıklı şarkılarda katılırım koroya “Bezm-i alemde ah edip ağladım” gibi diyerek ikna ettim doktoru..Sırtımda direnle koroya gidip çalışmaya katıldım. Ertesi günü diren alınacak Doktor kesiği görecek pansuman yapılacak o da perşembeye denk gelmesin mi.. gelsin iyi oluyor. Tabii diksiyon dersine de katılınıldı :) Cuma Pansumandan sonra özgür ruhluyla Antalya gezisi, Cumartesi cilt bakımı (dr.u üzmediğim için kendime ödül) Pazar günü lütfen oturdum evde (aslında saksı yapan bir çocuk resmi yaptım sulu boya ile) bir de mesaj aldım telefonuma sanaldan gerçeğe dönen dostumdan, moralim tavan yaptı.. internette beyaz yüzlü sürmeli gözlü portre aradım yine suluboya yapabileceğim, henüz uygun bir model bulamadım, aramaya devam edeceğim.. Pazartesi çok hareketli bir gün yine.. Sabah sırta pansuman, konser kostümümü, sahne pabuçlarımı, makyaj malzemelerimi bir çanta ile özgür ruhlu kocamın eline verdim akşama konser yerine yakın olan arkadaşım Nedret’lere götürüp beni/bizi orada beklemesini tembihledim. Ardından tabiî ki resim kursu, öğle arası kuaför, öğleden sonra benim canım arkadaşım kıymetlim pamukum Nedret’imle birlikte daha önce çekilen mammografi sonuçlarını almak üzere hastaneye gittik, benimkini aldık, görevli, arkadaşıma sizinki burada yok, hoca gelsin ondan sonra verilecek, belki hoca görüşecek sizle.. diyerek aklımızı karıştırdı. Ben Ona bir şey belli etmemeye çalışarak içimdeki fırtınaları susturmaya çalışıyorum, o arada bu karışık durumu duyan Nedret’imin Sevgili eşi Patronum uçarak geldi hastaneye, Nedret yani Pamuk o kadar düşüncelidir ki bana anahtarını verip gitmem için ısrar ediyor, saat 17 oldu, saat 18 de prova 20 de konser var ya.. ama benim aklım karışık, başlarım konsere diyemiyorum korkutmayayım diye.
Sonra görevlileri biraz sıkıştırınca aslında raporun yazılmadığı, imza tamamlamak için beklendiğini anlayıp 17:15 te taksiye atladım, Özgüre “sen Nedret’lerin kapısında bekle geliyorum” diye haber verdim. Gideceğim, temizlenip paklanıp giyinip süslenip 18 deki provaya yetişeceğim.
Çok mahir bir taksiye binmişim, beni 17:30 da gideceğim yere götürdü.. Özgür ruhlu yok ortada.. tüm malzeme onda, arıyorum.. hıı geldinmi iyi ben de geleyim.. hiçbir şartta (aparman önü gibi) keyf almayacağı bir ortamda bulunmak istemez benim doğa düşkünü özgür ruhlu Özgür. Parkta deniz kenarında Beydağlarına bakıyormuş, geliyorum dedi. Benim için çok kıymetli olan 10 dakikayı arkadaşımın evinde, tek başıma volta atarak geçirdim, geldi.. hızlı gonzales gibi giyindim, makyaj esnasında elektrik kesildi, rimelimi el yordamıyla sürdüm, Nedretimle konuştum, hiçbir sorun olmadığı tek sorunun hastane personelinin iletişim konusundaki bilgi eksikliği olduğunu öğrendim, önce içim aydınlandı sonra elektrik geldi, sahne ayakkabılarıma binip yürüme ve koşma arası gittik belediye tiyatrosu sahnesine..
Neyse.. kulisten geçtim :) aslında tiyatro görevlileri ve oyuncuları için üzüldüm, sahne arkası şartlarının kötülüğünü görünce..
Yine özgür ruhlu kocam Özgür’e çantamı ceketimi vereceğim için yakınlarda olmasını rica ettim. Bu gün bana eşlik ediyor ya e sanatçı kocası ya.. hı hı tamam diyerek uzaklaştı, ben çantamı teslim etmek üzere aradığımda tam karşındayım yani buralardayım diyor, nası nerdesin göremiyoruuuum diye ayağımı yere vuruyorum, e karşıdaki Kalamış restorandayım işte hemen kapının karşısı, rakımı içiyor yemeğimi yiyorum konser başlamadan geleceğim şeklin de bir yanıt alıyor şaşırmıyorum.. niye şaşırmıyorum çünkü benim 32 yıllık Özgür ruhlu kocama çok uyan bir davranış.. neyse uzatmayayım efendim, eşyalarımı arkadaşım Peyman’ın arabasına koyduk, sahiden tam karşıdaki meyhanedeymiş Özgür.. hışımla girdim içeri, tabağındaki yemekleri acele yutup içkisinden de kocca bir yudum alarak cezalandırdım kendisini :)

Prova bitti, koristler hepimiz endişeliyiz. Ben ilgiliye mikrofonların sesi güzel olan koristlerin önüne konmasını teklif ediyorum, burnuma dayıyor mikrofonu.. hayır bana değil şu şu arkadaşlara diye adres versem de anlatamıyorum, ben kaçıyorum mikrofondan..
Sonraa sonra başladı konser.. A aa ne kadar güzel çıkıyor ses, ne güzel çalıyor saz heyeti, ne güzel şarkılar..
Bayıldım.. çok sevdim, çok sevindim..
Tek sorun eskiden çok alışık olduğum ve emeklilikten önce sürekli giydiğim herkes tarafından benim tarzım olduğu söylenen kadeh gibi yüksek ve ince topuklu ayakkabılar üzerinde 20 şarkı terennüm etmek üstüne bestekarlara verilen plaketleri izlemek, dik durunca sırtımdaki dikişlerin acıdığını fark edip pozisyon ayarlamak oldu. (emeklilikten bu yana hep düz ayakkabılarla dolaştığımdan unutmuş ayaklarım o modelleri)
Bir de yine bu konseri organize eden ve benim de ucundan dahil olduğum ANŞOYAD ın dans eğitmeni olan genç çiftin tango gösterilerini izlemek çok eğlenceli oldu..

Çok eğlendim arkadaşlar, Beni izleyenler görmüşler ne kadar eğlendiğimi, korodaki diğer arkadaşlarımın çoğu bezgin söylerken ben şen şen şakımışım, benim sevgili özgür ruhlum tüm gece bir kolu havada telefona kaydetmiş konseri..
Büyük kameraman edasıyla verdi müjdeyi, ben de merakla aldım baktım ki yok.. evet yok, bayaa yok işte.. olmamış, yok..
Neyse korist arkadaşlarımdan birinin eşi kameraya aldı, bakalım ulaşırsam ve eklemeyi becerirsem azıcık bi bölüm eklerim bu sayfaya..

Konser bitti ay alkış almak bi hoşuma gitsin.. mikrofonu kapıp beni sizler var ettiniz demek istedim ama artık ayakta duracak dermanım kalmamıştı.. Sevgili Nedretimle ve özgür ruhlumla çıktık, Nedretim pamukumun yaptığı çay canıma can kattı, çevremdekilere bolca sanatçı kaprisi yaptım,
Eve geldik, günün özetini Tatlı kedim, güzel kızım Çıtırıma anlattım, Salı günkü yani bu günün resim kursunun malzemelerini hazırladım, maillerime baktım yattım..
Hayatımda her şeyin çok güzel olduğunu, hiçbir olumsuzlukla karşuılaşmayacağımı düşünerek uyudum,
Bu gün bir satır olsun değilmi, evet çok sevdiğim arkadaşlarımla yine keyifli resim çalışması yaptık.. (yağlıboya bir resme başladık)
Yarın Koro çalışmam var, Perşembe dikişlerim alınacak, hastaneden dooğru diksiyon dersine gideceğim. Yani hızlı yaşamaya devam..
Ay ne kadar uzun yazmışııım, yazık size.. ama inanın her şeyi yazmadım, aslında özgür ruhlu kocamın tutum ve davranışlarını elemesem başlı başına bir sitcom senaryosu olur.. çok eledim yani..
Resim konusuna gelince aşağıya bir suluboya resim ekliyorum. Bir çocuk resmi.. benim hayatımdaki eeen kıymetlim, 1,5 – 2 yaşlarında.. o zamanlar Onu sever sever, dolmuşa binerdim eve gitmek için bir durak sonra özler inip dolmuştan biraz daha severdim.. şimdi büyüdü kocamaaan ama yine çok güzel bir kadın. Ve o zamandan bu zamana hâlâ çok sıkı bir hayvansever. Tabi resim aslı kadar güzel olamadı ama ben biliyorum O olduğunu.. Sormayın kim olduğunu söyleyemem. Çünkü kendisi saklanıyor. Bayılıyor Saklanbaç oynamaya.

Haydi hoşçakalın sevgili dostlarım..



12 Ocak 2009 Pazartesi

Neler oluyor Canım..

Hızlı yaşıyorum dostlar, çok hızlı yaşıyorum.. koşuyorum..
Malumunuz nazlı Anneciğim gitti şimdi Ankara’da…Bir gün sonra benim Özgür Ruhlunun İstanbul’daki işleri aniden bitti, teşrif ettiler, yine malumunuz özgür ruhlunun bu dünyadaki amacı dünya nimetlerinden yararlanmak, her türlü olumsuzluktan uzak kalmak.. her şartta keyfi tamam yaşamaktır.
Daha önce de sözünü ettiğim gibi Anneciğimi memnun etmek için evden çıkmamam gerekiyordu..
O gidince ben de zincirimden kurtulmuş gibi evin dışında buldum kendimi..
Haftanın iki günü resim çalışmalarımı biliyorsunuz, bir günü TSM koro çalışması, bir günü diksiyon çalışmaları..
Sonra yeni tanıştığım dostlarla gezi programları.. (yani Pazar günü koro arkadaşlarımla Saklıkente gidip Antalyada kar keyfi yaşamak ta varmış bu haftaya sıkışması gereken)
Yarın sabahtan Daha önceden randevusu alınmış tetkiklerle ilgili hastane işleri, öğleden sonra resim çalışması..
Çarşamba günü bir küçük operasyon (sırtımdaki iki parça yağ kitlesini vericem doktorlara.. onlar istemedi de ben teklif ettim alırmısınız diye.. kırmadılar sağolsunlar)
Yani bir aksilik olmaz ise sırtıma sabah atılacak dikişlerle öğleden sonra koro çalışmasına katılmak niyetindeyim, övünmek gibi olmasın ama korist oldum, koroda şakıyacağım..
Koro çalışmaları yaptığımız odanın karşısında tiyatro çalışması varmış gözüm orada da kaldı..
Ben ne yapacağım bilmem.. her gördüğüm konuyla ilgilenmek istiyorum..
Özgür ruhlu mutfakla oynayıp, evi neredeyse yaşanmaz hale getirmeye çalışmakta, bense zincirden kurtulmuş olmanın verdiği gazla diğer konularla ilgilenmekten evle ilgilenmeye hiç vakit bulamamaktayım. Evde taşınıyormuşuz gibi bir görünüm oluşmuş durumda. Toparlamak gittikçe imkansız görünüyor, galiba taşınmak daha kolay olacak..
Ay 19 Ocakta Konserimiz var , Antalya’nın yerel TV kanalı ART de naklen yayınlanacakmış.. sanırım saat 20 de..
Ahh çok geç kaldım gazinolar kapandı.. maksimde söylemek vardı şimdi o şarkıyı.. yani “gül yüzlülerin şevkine gel nuuş edelim ney..” isimli olanı ve diğerlerini. Aah ah.. çok geç..
Ama belki tiyatroya atılır o konuda ün sahibi olurum, e resimde zaten ünleneceğim.. Bale mümkün değil hiç önermeyin (bacaklarda kas yapıyormuş da o sebepten ötürü istemiyorum)
Vel hasılı yine yetişemiyorum.. günlerdir arkadaşlarımın sayfalarını okuyamıyor, okuyabildiklerime de yeterince yorum yazamıyor, şiddetle merak ediyorum.. Bu yazıyı da yazmak zorunda olduğumu düşündüm, sayfadaki tatsız görüntüyü yok etmek için..
Ne yazdığımın farkında değilim ayrıca.. yukarı çıkıp bir okumalıyım “yayınla” demeden önce.. galiba pek ipe sapa gelir bir şey yok.. ama idare edin işte..
Aşağıda bir yağmur resmi var suluboya, iki hafta önce yapmıştım.. bu gün yaptığım resmi sonraki yazıya saklıyorum..
Hoşçakalın değerli arkadaşlarım..
Sevgiler herkese…

4 Ocak 2009 Pazar

...

Bilgisayarın başına genellikle akşamları saat 19-20 civarı oturuyorum..
TV de haberler saati denk geliyor.. öyle denk geliyor..
kara kara- acı acı haberler.. hiç gülümseten bir haber yok..
ben de o ara sayfamı açmış oluyorum..
Bu gün baktım..
gülümseyen bir yazı.. kutlu..mutlu lafları..
utandım..
tv deki o acı haberleri izlerken sayfamın gülümsemesinden utandım.. O yazı arkada kalsın diye yazıyorum bu notu..

Daha iyi günlerde yazmak istiyorum..

Sevgiler...