22 Temmuz 2008 Salı

YEMEK BLOGLARI VE “VİŞNE KAVURMA” TARİFİ




Hayatımı kolaylaştıran bloglar, onlara çok şey borçluyum, yetenekli olmadığım yemek konusunda başım sıkıştıkça sevgili arkadaşım Hülya'mın sayfasına başvuruyor mutlaka yapacak birşeyler buluyorum, aslında yeni tanıdığım başka dostlarda ekleniyor bu başvuru sayfalarıma..
Ama benim ne eksiğim var, ben de pekala yaparım diyerek ara ara ben de size yemek tarifleri vermeyi planlıyorum. Hayli uğraşarak bu şık tarifi fotoğrafladığımı düşünüyorum.
(Fotoğraf yayınlama ile ilgili sıkıntım var, bilgisayar formatlandı program değişti resim küçültme programı vistaya uymadı bu nedenle resimleri küçültüp eklemekte sıkıntım var, bir gün çözeceğim)
Yiyeceğin adı : Vişne Kavurma..
Malzemeler : Bir miktar vişne,
Bir ateşe dayanıklı tencere
Bir miktar su
Bir Ocak
Doğalgaz yoksa mümkünse dolu lpg tüpü
Vişneler saplarından ayıklanır, bol su ile birkaç kere yıkanır, yıkanırken vişnelerin yarısının tadına bakılır.. Tencere ağzına kadar su doldurulur, taşar mı diye endişelenir ama sonra boşverilir. Ocağa yerleştirilir, ocak yakılır.
Ve uzunca bir süre mutfağa ve yakınlarına uğranmaz (benim gibi koku alma duyusu en aza inmiş olanlar tercih edilir) Resim yapmaya dalınıp, mutfaktaki işlem tamamen unutulduktan sonra su içmek için gidilen mutfaktaki dumanları dağıtıp, neredeyse kor haline gelen tencerenin içindeki (çekirdekleri odun kömürüne dönüşmüş) siyah şeyleri suyla soğutarak işlem tamamlanır.
(aslında etimekleri vişnelerin suyuyla ıslatıp üzerine vişneleri yerleştirip en üstüne de tatlandırıcıyla yapacağım muhallebiyi döküp, kendime diyabetik pasta yapmayı planlamıştım :( (hey hat)
İşte benim yemek bloğu ömrümde bu kadar sanırım, ama hiç olmazsa bir tarif verdim sayılır,

(Şimdi TV de birilerine laf söyleyen diğerleri “herkes” kendi işini yapsın dedi, ben de alındım bi daha yemek tarifi vermeyeceğim söz)

Son dönemde ortaya çıkarttığım pek bir resim yok,

Ancak uzunca bir süre önce arkadaşlarımla birlikte çok değerli bir hocayla Azeri bir ressamla tek bir resimlik çalışma şansımız oldu. Atölyesinde bulunan objelerle hazırladığı bir kompozisyondan çalıştık, Çalıştık ama resmin en göz alıcı ve başarılı bulunan bölümleri hocanın fırçasından çıktı, O nedenle görünür bir imza atmak bile içimden gelmedi, tamamen kendi yapıtım diye bakamıyorum, ama kilimi, meyveleri, mumu ben yaptım, kupa ve şamdan hocadan.. Daha önce bu nedenle sizinle paylaşmamıştım, ama bu yazıya ekleyecek bilgisayarda kayıtlı başka resim bulamadım, hadi siz de bakın o resme isterseniz..


Sevgiler size…

8 Temmuz 2008 Salı

Hayat Güzel :)


Bir süredir yazamıyordum ya, teknik nedenlerle yazamadım ve ne yazık ki arkadaşlarımı dolaşamadım, çok şey kaçırdığımı düşünüyorum, umarım geriye dönük okuyarak açığımı kapatabilirim…
Birkaç gün öncesinden özetleyerek geleyim diyorum bu günüme, Efendim birkaç gündür yine Özgür ruhlu kocam İstanbul’da ve Özgür yanımda olmadığı için özgürlüğüm yanımda,
Yani dilediğim saatte yatıp, dilediğim saatte kalkıp, yemeğimi tepsi içinde bilgisayar masasında yemek, dx ball oynamak, tv kumandasının nerede olduğunu unutarak, aramaya da üşenerek gerçekten uyku gözümden akınca yatıp uyumak bana keyifli geliyor, (ama bu yaşam biçimi en fazla bir hafta iyi geliyor)
Söylediğim gibi Eşim İstanbul’da ya bu durumda sık sık telefonla görüşmekteyiz ve akşam tv deki programda söylenen veya basında yazılanlar doğruysa yani bizim telefonumuz da dinleniyorsa (ki bir çok kişi toplumun önemli insanlarından olduğunu düşünmek yada düşündürmek için dinlendiğine inanıyor) bizi dinleyen görevliler ya çok eğleniyor ya da şifre çözmeye uğraşıyorlardır :)
Örneklemek gerekirse ki gerekiyor konuşmalarımız genellikle aşağıdaki gibi olmakta …

Zırrrrrrrrrrr zıırrrrrrrrrr zıırrrrrrrrrrrr zıırrrrrrrrrrrrrrrrrr…..

- Funda : Hıııııııı ….
- Özgür : Fındııık uyandınmı…
- Funda : Haaayıırrrrrrr Saat kaç.. uyuyoruz biz kızımla..
- Özgür : 9:30
- Funda : E biz 03:30 da yattık üfff bırakta uyuyalım..
- Özgür : Tamam uyuyunda ben kızımın hasretiyle yanıyorum, bi sesini duyur
bana..
- Funda : Üfff çıtııır, şu babana bi ses ver de kapasın telefonu
- Çıtır : ………….…………
- Özgür : Ne diyor
- Funda : Konuşmak istemiyor..
- Özgür : Bi göbeğini öp ya da kuyruğunu çek bağırsın..
- Funda : Yaa annen güzelmi (ydi) beni ısırsın dimi sonra..
- Özgür : Sen ısır önce kulağını filan bi sesini duyayım.
- Funda : Üff hadi özgür kapa şu telefonu ve çeneni de uyuyalım geç yattık biz senin gibi tavuk saatinde yatmıyoruz..
- Özgür : Yaaa bi ses hadi yaa çok özledim kızımı yaa
- Funda : Gitmeseydin o zaman hadi iyi gecele.. yok yok iyi sabahlar, 11 den önce arama.. ÇÇaattt…

Bu en sıradan görüşmemiz, Yani tün konuşmalarımızda Çıtır başrolde, ikimizin de kıymetlisi ya bizim hırçın ve yaramaz kedimiz..

Ben kendime kaldığım için şu günlerde günlük programımı da bağımsız yapabidiğimden Bu günümü de keyfimce geçirdim, çok mutlu bir gün yaşadım.
Benim yıllaaar yıllar önce çok sevdiğim bir arkadaşım vardı, Naime’m, çocukluk sonu genç kızlık başı dönemlerinde başlamıştı arkadaşlığımız. O zaman kanka lafı olmadığından kanka olduğumuzu bilmiyorduk ama çok yakındık, benim annem çalıştığından o dairesine gider gitmez ben soluğu onlarda alırdım, biz çok küçük bir aile hatta sülale olduğumuz için onları evindeki hareket, bol kardeş sayısı bana çok eğlenceli gelirdi.. çook sevgiyle çok candan günlerimiz, yıllarımız geçti.. evlendik, yollarımız, illerimiz ayrıldı, ben Ankara’dan İstanbul’a taşındım.. ve zaman girdi araya birbirimizi kaybettik uzaklaştık, birkaç gün göremesem çok özlediğim arkadaşımdan 30 yıl civarı bir süre ayrı kaldım..
Kaldım ama bir gün ahdettim aradım taradım ve buldum.. O da Antalya’da yaşıyor şimdi, yeniden görüşmeye başladık kaldığımız yerden.. Bir de 11-12 yaşlarında bir oğlu var ki, tanrım ne çocuk, (galiba artık kankam İsmail olacak) aklımdan geçenleri okuyup, benim hayallerimi projelendirecek kadar muhteşem bir çocuk..
İşte bu gün sabahtan akşama kadar Onlarla birlikteydim, (en çok da İsmail’le birlikte) kahvaltıyla başlayıp, günlük kitap okuma seansıyla devam eden günümüzü geç saatlere kadar yüzerek ve su topu oynayarak geçirdim.. Yani çok keyifliyim vee mutluyum.. iyiki buldum Onları,
Sonuç olarak yaşadığım bu güzel günü de paylaşmak istedim sizle..
Bu yazıya ek yapmak için bir resim bulmalıyım, ve bu ara yaptığım ve size göstermediğim bir iki resim var, ama onlar tekrar çalışmaları, (sahici ressamlar gibi talep geldi de) O nedenle onları koyamıyorum sayfama, ama durun durun geçenlerde pastel boya ile yaptığım ikinci ihtiyar adam portresini göstermemiştim size, Onu bulup ta ekleyeyim sayfaya..
Uzattım mı, tamam bitirdim..
Haydi sevgiler sizlere…
Hoşçakalın…